8 Mart 2010 Pazartesi

Bir Maskenin Geçmişi...

Gel git uzun zamanlar aldı ilk maskemi yapmayı öğrenmek. Hikayesi eskiye dayanıyor. O zamanlar Ankara'da oturan bir sanat aşığıydım. İstanbul'daki sanatsal faaaliyetlere hasret, sadece uzaktan bakmakla yetinmek zorunda olan. Aynı zamanda bir kurs manyağı:))

Ankara'da uzun senelerdir çalışmakta olduğum çok sevdiğim "Mikrobeta" beni Almanya'ya eğitime göndermişti. Hazır yurtdışına çıkacakken ve senelerdir adam gibi tatil yapmadığımı keşfetmişken bunun kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu anlayarak sevgili patronuma beni iki hafta unutmasını söyledim. İlk haftayı Almanya'daki eğitimde, ikinci haftayı da Floransa ve Venedik'te geçirecektim. Benim gibi sanat aşığı bir sanat tarihi mezunu zatın bu fırsatı kaçırması yazık olurdu. Ben de üniversiteden bir eski dostum Banu'nun yanına İtalya'ya gittim böylece.

İşte orada aşık oldum maskelere... Her gittiğim yerde dükkanlar dolusu maske, birkaç da atölye vardı. Tabii özellikle de turistik olması sebebiyle fiyatlarına yaklaşılmıyordu kursların. Bir iki dükkan sahibinden bilgi aldım, zaten çoğu kendi yapıyordu maskeleri. Bana çeşitli web sitesi adları ve doküman verdiler. Sonra Türkiye'ye dönüş vakti geldi tabii..

Döner dönmez de deli gibi "Bu işi nasıl yapabilirim?"e bakmaya başladım. Öğrenmeliydim, hem de hemen.. Doğal olarak İstanbul'da tek de olsa bir kurs buldum. İnanamıyordum, ne yapacak ne edecek bu kursa gidecektim. Nitekim gittim. Haftasonları Ankara'dan İstanbul'a gidip geldim haftalarca. Cumartesi pazar günü Candan'ın başına çöküp belki de hayatında ilk defa hızlandırılmış maske kursu vermeye mecbur ettim onu :)

Candan öyle anlatır ki, ben onu ilk aradığımda gelip gideceğime hiç inanmamış. Hatta telefonu kapatınca "Hıı evet, kesin Ankara'dan gelip gider bu işi öğrenmek için." diye düşünmüş, itiraf etti. :) Ama gerçekten de gidip geldim. Bunun ne demek olduğunu biliyorum aslında, insanlar gerçekten birşeyleri istediklerini sanıp iş ciddiye binince aslında bunu istemediklerini ya da buna gerçekten vakit ayıracak kadar çok istemediklerini anlıyorlar genelde ya da sadece korkup kaçıyorlar bilemiyorum. Ama ben bunu ne kadar istediğimi bile anlatamazdım.. Zaten şimdi hayatımın tam ortasına yerleşmiş durumda.

Kısacası Cumartesi-Pazar günleri sabah 9 ya da 10'dan akşama kadar her gün yaklaşık dört saat çalışıp deli gibi boyun ağrılarıyla Ankara'ya geri dönerken yine de çok mutluydum. Şimdi ise artık İstanbul'a yerleşmiş daha da mutlu bir kadınım...

Fotoğraflar bir venedik maskesinin yapılış aşamalarının bir kısmını gösteriyor. Yapması kadar bakması da keyif verdi bana her zaman. Umarım siz de keyif alırsınız..

6 Mart 2010 Cumartesi

Bugün yorgunum.

Evde oturup yaptığım tek şey ise neler yapacağımı düşünmek.
Ama o kadar yorgunum ki kalkıp da başlayamıyorum..

Aklımda bir sürü fikir var. Tutup da birini seçemiyorum.

Bugün nedense ilginç birgün.
Bir yerlerde birşeyler değişiyor sanırım. Henüz benim haberim yok ama birşeyler oluyor..

İşlere gelince, en iyisi bir sıraya koymak...
Tamam buldum. Sıraya koyuyorum, sonra geleceğim :)